Aç Kalarak Ağırlık Kaybetmek – Kilo Vermek Sağlıklı mıdır?

Aç kalarak kilo vermek ile ilgili birçok veri gösteriyor ki aç kalmak uzun dönemde metabolizmayı yavaşlatırken kilo kaybı açısından yağ ağırlığı yerine kas ya da su kaybına neden oluyor. Enerji alımı yani günlük aldığınız kalori az olduğunda kalori açığı oluşacağından başlangıçta kilo kaybı mümkün fakat metabolizmanın yavaşlamasına bağlı olarak ağırlık kaybı azalır. Yani aslında aç kalarak kilo vermek için az yediğimizde girdiğimiz kısır döngü ağırlık kaybı yerine ağırlık kaybının engellenmesi durumunu oluşturabilir.

Bir diğer önemli sorun ise aç kalarak verilen kilo ya da çok düşük kalorili diyetler ile kaybedeceğiniz ağırlığın üçte biri yağdan kaybedilirken kalan kısım yağ olmayan dokulardan olur. Bunun sebebi ise yetersiz enerji alımında kan glikoz düzeyinin düşüklüğüne bağlı metabolizma kas dokusu içindeki amino asitleri yani kasın yapı taşını glikoza çevirmek için kullanır. Aslında kilo vermek için yaptığımız düşük kalorili beslenme kas dokunuza ciddi hasar vererek kendini korumaya alır.

Aç kalarak kilo verme diyetleri metabolizmanızda nelere neden olur?

  • Baş dönmesi ve baygınlık hali
  • Uykusuzluk
  • Böbreklerde kan akımı ve süzülmesinde azalma
  • Saçlarda dökülme
  • Kanda ürik asit artışı
  • Güç azalması, kaslarda ağrı
  • Ruhsal bazı bozukluklar
  • Isı dengesi bozukluğu ve buna bağlı performans düşüşü
  • Kan hacminde azalma ve uzun dönemde kansızlık

Dolayısı ile aç kalarak kilo vermek için yapılan açlık diyetleri veya çok düşük kalorili bilinçsiz diyetlerde yapı taşı olarak kullanılacak besin unsurlarının da sağlanamayacak olması, vücudumuz için ciddi bir risktir.

Vücudun varlığını sürdürebilmesi için ise, hücre yenilenmesine ihtiyacı vardır. Hücrelerin yapı taşı olan proteinler, bu süreci temin ederler. Bununla birlikte amino asitler, vitamin ve mineraller vücudun sağlıklı çalışmasını sağlar. Burada bahsettiğimiz unsurların eksik bırakılması gibi bir durumdan söz edilemez. Bunların herhangi birisi eksik olduğunda, vücudumuz sağlıksız hale gelir ve organlarımız tam fonksiyonla çalışmaz. Örneğin; omega yağ asitlerini yeterince almazsak, dolaşım sistemimiz; vitaminleri yeterince almazsak bağışıklık sistemimiz verimli çalışmayacaktır. Kalsiyum mineralini almamamız halinde ise, kemiklerimiz güçsüzleşir.

Yani kilo vermek veya ağırlık kaybetmek maksadıyla, tüm besinleri kesmek; vücut için faydalı değildir. Özellikle yaşamsal fonksiyonlarınızı karşılamak için kullandığımız; protein, amino asit, vitamin ve minerallerin göz ardı edilmesi ciddi negatif durumlara yol açabilir.

Doğru kilo kaybı hücre yenilenmesine yardımcı olur ve aslında antiaging yapmanızı sağlar. İyi planlanmış bir diyet ile kilo verirken dinçleşir ve metabolik olarak gençleşirsiniz. Doğru bir diyet içinde iyi oranda tüketeceğiniz su sadece kilo vermenizi değil kilo kaybınızın yağdan olmasını da sağlar.

Kalıcı kilo vermek istiyorsanız; vermeniz gereken kiloyu belirleyin, hatalı diyetlerden uzak kalın ve destek alın, yağ kaybı hedefinizi diyetisyeniniz ile belirleyin, iyi oranda su içmeye özen gösterin, düzenli egzersize devam edip bu konuda davranış değişikliği geliştirin. Öğün atlamamaya özen gösterin, her ne olursa olsun uzun süreli açlık ile kalmayın. Akşam yemeklerinizi en mütevazi öğününüz yapın. İstediğiniz ağırlığa ulaştığınızda bu kiloda kalmayı başarmak için davranışlarınızın değiştiğine emin olun ve 2 yıl boyunca rutin diyetisyen kontrollerinizi ihmal etmeyin.

Oruç tutarak kilo vermek sağlıklı mıdır?

Oruç tutmanın, vücuda faydalarından söz edebiliyoruz. Ancak burada 3 noktaya dikkat çekmek gerekir.

  • Sahur ve iftar öğünlerinde aşırı besin alımı yapmamak
  • Sahur ve iftarda besin değeri yüksek gıdaları dengeli miktarda tüketmek
  • Sıvı alımına büyük özen göstermek

Eğer günün yarısında aç kalıp, geri kalan yarısında normalde tüketmeyeceğiniz kadar besin tüketiyorsak, oruç sağlıklı olmak bir yana riskli bir duruma sebep olabilir.

İftar ve sahurda aşırı miktarda enerji içeren besinler tüketmek, vücudumuzun günlük ihtiyacını karşılamak için yeterli olmayabilir. Zira bahsettiğimiz gibi vücut sadece enerji kaynaklarına değil, vücudun yapı taşı olan besin kaynaklarına da ihtiyaç duyar.

Bu nedenle, iftardan sahura kadar olan süreçte, mümkün olduğunca protein, vitamin ve mineraller bakımından zengin ancak aşırı olmayan miktarlarda besin alınması gereklidir.

İftarda, çok yüksek miktarda besin tüketmek hem sindirim sistemi hem de dolaşım sistemi bakımından oldukça risklidir. Uzun süre aç kalan vücut, ani yükleme halinde tüm organların zorlanması durumunda kalır.

Bunun yerine, az miktarlarda ancak besin değeri yüksek gıdaları tüketmek; daha faydalı olacaktır.

Oruç sürecinde en önemli problem ise sıvı alımı durumudur. Vücudun suya sürekli ihtiyaç duyduğunu unutmayalım. Bu nedenle her 2 öğün arasında ani yüksek miktarlarda olmamak kaydıyla düzenli olarak su alalım ve günde 2 litrenin altına düşmemeye çalışalım.

Hayati risk almayın!

Açık kaynaklarda bahsedilen bazı diyetlerle ciddi miktarlarda kilo verildiği ifade edilir. Bu doğru olabilir. Bu insanlar kilo veriyor olabilirler. Burada kilo verdikten sonra sağlıklı olup olmayacakları durumuna bakılması gerekir. Eğer kilo verirken organlarınızı ve vücudunuzun diğer doku bileşenlerini olumsuz etkileyecek bir sürece maruz kalıyorsanız, kilo vermeniz sağlıklı değildir.

Kaldı ki belli bir sürenin ardından, vücut aç kalmaya devam ettiği sürece kendini koruma pozisyonuna alır. Yeterli enerji girdisi olmadığını gören organlar, daha yavaş çalışır ve çok daha az enerjiyle hayatta kalabilme savaşına başlar. Yani vücut siz yemedikçe daha az harcar. Bu durumda bir noktadan sonra aç kalmanın da bir anlamı olmayacaktır.

Uzun vadeli açlık içeren diyetler organ iflaslarına neden olabilir. Daha önce teşhisi konulmayan başka hastalıklarınız varsa, bunlar bu gibi durumlarda ortaya çıkıp ciddi sorunlara neden olabilir. Doku kaybı yaşamanız halinde geri dönüşü olmayan süreçlere maruz kalabilirsiniz.

Sonuç olarak, hekimlerin veya diyetisyenlerin bilimsel verilere dayanarak oluşturmadığı açlık diyetleri sağlıklı değildir. Diyet yaparken mutlaka uzman görüşüne başvurmalı ve hayati risk almamalısınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir